Aylık Okumalar - Kasım 2023 | Kitaplarla Geçen Bir Ay

avatar

Selamlar herkese. 🙋‍♀️

Umarım keyfiniz yerindedir. Benim için işler biraz karışmış durumda. Okuduklarımı anlatmam ve yazmam lazım ki kütüphânedeki yerlerine yerleştirebileyim. Koltukta, masada, rafta vs kitaplar ortalığa saçılmış hâlde. Bir yandan da yenilerini okumaya çalışıyorum.
Bu arada bir arkadaşımla iki kişilik bir kitap kulübü kurduk. Bu ay birlikte başlamayı ve bunu uzun süre devam ettirmeyi ümit ediyoruz. Henüz neyi okuyacağımıza karar verebilmiş değiliz. İkimizin de listesinde olanlardan birini seçmek istiyoruz. Okuduktan sonra da canlı olarak kritik etmek niyetindeyiz. Gelişmelerden bahsederim size ileride. 🤗


20240123_163123.jpg

2023 Kasım ayında okuduklarımı anlatmaya geldim. İki ay geriden geliyorum ama geç de olsa bu ritüele devam edebildiğim için mutluyum. Umarım 2024'te de kesintisiz olarak paylaşabilirim sizinle. 📚


20240123_163225.jpg

İlk olarak Neil Gaiman imzalı Uyuyan ve İğ'den bahsedeyim. İçindeki hikâye eminim ki bir yerlerden tanıdık gelecektir size. Angelina Jolie'nin başrolde olduğu Malefiz filmini izlediyseniz eğer hiç yabancılık çekmeyeceksiniz.

Bu hikâyeyi bildiğinizi düşünüyor olabilirsiniz. Genç bir kraliçe var, evlenmek üzere. İyi kalpli, cesur, güçlü kuvvetli cüceler, dikenlere gömülü bir şato, bir de prenses var. Prenses, bir cadı tarafından lanetlenmiş, rivayet o ki sonsuza dek uyuyacak.
Ama bu hikâyede sadık atın üstünde dörtnala gelecek asil bir prens ummasın kimse. Beklenmedik yollara sapan, parlayıp ışıldayan kara büyü ipliklerinden örülmüş bir masal bu. Ve bir prensesin kurtarılması gerekiyorsa, kahraman bir kraliçe de olabilir.
(Arka Kapak)

Bilmeyenlerimiz için kısaca anlatmam gerekirse, kral ve kraliçenin biricik kızlarının şaşaalı 'İsim Günü Kutlaması'na davet edilmeyen bir cadı, bu duruma kinlenir ve prensesi lanetler. Rivayete göre kız on sekiz yaşına bastığında parmağına bir iğ batacak ve sonsuz uykuya dalacaktır. 🙊
Aslında ölecektir ama bir peri gelip bunu uyku cezasına çevirmiştir diye de söylentiler vardır. Sonuç olarak her şey olacağına varır ve kız o gün geldiğinde parmağına batan bir iğ nedeniyle yatağında sonsuz uykuya hapsolur. Onunla birlikte annesi, babası, sarayındaki tüm insanlar hatta ülkelerindeki herkes ve hayvanlar da aynı akıbete uğramıştır. Bu olaya küçüklüğünde şahit olanlar bile şu an seksenli yaşları devirmiş olduğundan çok uzun bir sürenin geçtiğini anlayabiliriz.

O güzel prensesi kurtarmak için tıpkı masallardaki gibi onlarca genç ve yakışıklı prens yola çıkar ama hiçbiri bunu başaramaz. Evlerine tekrar dönemeyen gençlerin hazin hikâyeleri dilden dile anlatıldıkça bu zorlu göreve niyetlenen kimse de kalmamıştır artık. Ta ki çevredeki şehirleri bu uyku belası tehdit edene dek. Her gün yavaş yavaş uyku sihri civara yayılmıştır ve yoluna çıkan herkesi ve her şeyi uyutur. Örümcekler üzerine ağını örer. Kimisi uykuda sayıklayıp uyurgezer de olsa bir türlü uyanamazlar.


20240123_164035.jpg

Yakın bir kentte bir prensesin düğünü olacaktır. Hazırlıklara devam ederken ülkesini tehdit eden bu sihrin çok yaklaştığını öğrenir cücelerden. Büyünün etki alanı her geçen gün bir fersah genişliyordur. Eğer herhangi bir şey yapılmazsa aynı sona uğrayacaktır insanlar. Bu yüzden bir karar verir ve sadık cücelerle birlikte uyuyan prensesin olduğu saraya doğru yola çıkar.

Onların başından geçen maceraları harika illüstrasyonlar sayesinde takip etmek çok keyifliydi. Chris Riddell imzalı kara kalem çizimler çok hoşuma gitti, birkaçını da buraya eklemek isterim. Beğeneceğinizi düşünüyorum.


20240123_163818.jpg

Hikâyenin gerisini sizlerin okuyuşuna bırakıyorum. Sürpriz sonunu da beğendiğimi söyleyebilirim. Güzel bir okuma deneyimi oldu benim için. Daha önce yazarın kitabından uyarlanan Yıldız Tozu'nu defalarca beğeniyle izlemiştim, aynı şekilde kitabını da edindim ama henüz okuyamadım. Onu da listeme alma vaktinin geldiğini anlamış oldum bu sayede. 🙆‍♀️


20240123_163309.jpg

Sıradaki ise bir çizgi roman. Daha önceki yazılarımda bahsetmiş olmalıyım, Yeşilçam filmlerinde oyuncuların ellerinde görmeye aşina olduğumuz bu çizgi romanları hep merak ederdim ve son yıllarda tanışmaya çalışıyorum. Büyülü Rüzgar da onlardan biri oldu benim için.
Yazarı Gianfranco Manfredi ve çizeri de Bruno Ramella & Guiseppe Barbati ikilisiydi.
Talihe bakın ki sondan ikinci sayısına denk gelmişim. Elimdeki 130. sayısı ve 131'de okuyucularına veda etmiş. Bu biraz üzücüydü çünkü insanların tanıyıp sevdiği kahramanlardan bir çırpıda ayrılması hiç kolay olmasa gerek. :(

Kızılderililer'in yanında savaş veren bir şaman olan Büyülü Rüzgar'ın hikâyesi çok değişikti. İlk defa bir çizgi romanda böyle doğaüstü özelliklere rastlıyordum. Biraz ürkütücüydü de. Büyülü ve korkutucu yaratıklar, yılanlar, gölgeler ve iblisler vardı. Bir de sayfanın ortasında, Whoooooshh diye peydah olan ruhsal varlıklar beliriyordu. 🤷‍♀️
Şamanik özelliği olan bu şeffaf ruhlar aniden ortaya çıkarak kahramanımıza bazı tüyolar verip akıl hocalığı yapıyordu. Arada sırada o da başka insanlara bu şekilde görünür oluyordu.

Apaçileri birbirine kırdıran Beyaz Adam'ın karşısında yer alırken yüz değiştiren ve dünyaya hükmetmek isteyen düşmanı İblis'le de savaşmak zorunda kalır. Değişik bir okuma deneyimiydi benim için. Tanıdığıma memnun oldum fakat tekrar görüşmek isteyeceğim biri olmadı maalesef. Halbuki diğer sayılarını da sepetime atmıştım ama bir bir çıkardım. Çünkü devamlılık isteyen bir okuma süreci olması gerekiyordu. Müstakil bir sayı okuyunca tat veren çizgi romanlardan değildi.


20240123_163437.jpg

Sonraki eserimiz, Edgar Allan Poe'nun sık sık ismini andığı yazar olan Algernon Blackwood imzalı Söğütler. Öncelikle kapağının hayli ürkütücü olduğunu söylemeliyim. Zaten İthaki'nin Karanlık Kitaplar serisine ait. Çevirmeni de Kerem Sevinçli'di, gayet rahattı okumak.

Tuna Nehri'nde yolculuk yapan iki arkadaş, kanolarıyla süratle ilerlerken kendilerini adeta başka bir dünyanın eşiğinde, söğütlerin ıssız diyarında bulur. Bu viran bölgede uygarlığa dair tek bir işaret yoktur. İnsanlığın dünyasından uzakta olma hissi, tabiatın orta yerinde olmanın cazibesi ikisini de büyüler ama bu diyarın tekinsiz yüzü yavaş yavaş kendini göstermeye başlayacak, dehşet, huşu ve hayret birleşerek benzersiz bir korkuyu doğuracaktır.
(Arka Kapak)

Söğütler'i şöyle tarif edebilirim: Bir psikolojik gerilim filmi izlersiniz de aslında olan hiçbir şey yoktur. Ama siz oturduğunuz yerden gerim gerim gerinirsiniz ya hani işte tıpkı öyleydi. Hiçbir atraksiyon olmamasına rağmen, sayfalar arasından böö diyen canavarlar çıkmazken tir tir titriyorsunuz o tekinsizlikte. Tam @mehmetfix'in sevdiği türdendi yani. Dizisi olsa (belki de filmi vardır) kesin beğeniyle izlerdi. 👻

Uykum gelip her şeyin üstünü yumuşak, enfes bir unutkanlık örtüsüyle örterken son hatırladığım şeyler, titreşen söğütler ve rüzgarın küçük, sımsıkı gerili evimizi şiddetle dövmesi oldu. (sf 25)

İlk sayfaları biraz durağan geçse de sonrasını nefes bile almadan okudum diyebilirim. Sonsöz de bugüne dek gördüklerim içinde en faydalı ve duygularıma tercüman olanıydı. 1900-1901 yıllarında bir arkadaşıyla Tuna Nehri'nde yolculuk yapan yazarın yaşadıklarından etkilenerek kaleme aldığı bu kısa romanı merak ediyorsanız bir göz atabilirsiniz.
Tavsiyem, bir kış mevsiminde, hafif karanlık, soğuk ve rüzgarlı bir akşamüstünde okumaya başlamanızdır. Böylece kendinizi o atmosferin içinde hissedip tam anlamıyla yaşayabilirsiniz. 😶‍🌫️


20240123_163530.jpg

Son olarak bahsetmek istediğim, yine aynı seriden çıkan Hareket İblisi. Stefan Grabiński imzalı kitabı Lehçe'den dilimize çeviren ise Osman Fırat Baş. Çevirmenin en baştaki notunu gayet yerinde buldum ve biraz da duygusal. İçeriğinde yazarın yaşam öyküsüne değinmişti.
Çocukluğundan beri verem hastalığıyla mücadele etmesi, bol bol trenlerle seyahate çıkması ve yolculuğunun bir sanatoryum kasabasında son bulması yazarın elimdeki kitabının tüm sayfalarına sinmişti sanki.. 🙄

Kimilerine göre "Polonya'nın Poe'su" olarak görülen Grabiński, henüz keşif aşamasında olduğu karanlık fantazi türünde kendi üslubunu kabul ettirmiş ilk yazarlardandı.
Öykülerinde psikolojiyi, felsefeyi ve metafiziği sıklıkla kullanan yazar, kendi öykülerine de psikofantazi ya da metafantazi denmesini istiyordu.
İlk kez 1919 yılında kitap hâlinde yayımlanan ve ürkütücü trenler, deli merdümgirizler ile çığırından çıkmış makinistlerin olduğu öyküleri bir araya getiren Hareket İblisi, yazarın en önemli kitabı olmasının yanı sıra ünlü yazarları da derinden etkiledi.
(Arka Kapak)

Adı üstünde; trenlerden, tren yollarından, makinistlerden, kompartımanlardan ve yolculardan bahsedilen, içinde gizemlerin, esrarengiz yolcuların ve bilinmeyenlerin de olduğu hikâyelerden oluşuyor.
Bir tren İstanbul'dan da geçiyordu, eski zamanlardaki yolculuğa tanık olmak hoşuma gitmişti. İçinde bir görünüp bir kaybolan kondüktörler ve demir yolu işçilerinin hazin öyküleri de vardı.
Sağır Boşluk, Ucube, Sahte Alarm, Makinist Grot, Sinyaller, Ultima Thule ve Tuhaf İstasyon'u sevdim ama Kör Yol'a bayıldım.
Hatta son bölümü gece yarısı okuyup bitirdim. Tamamen karanlık bir ortamda, bir telefon ışığında..
Kitabın atmosferi genel olarak griydi, tekinsizdi. Öyle çok gerilimli ve korkutucu değildi birkaç yer haricinde ama genel olarak beğendiğimi söyleyebilirim. Trenler şimdi daha ürkütücü geliyor ve demir yolcuları da..


20231219_083030.jpg

Kasım ayında okuyup da şurada bahsettiğim tatlı çocuk hikâyelerini de eklemek istiyorum. Özellikle Kanatlı Kediler Masalı çok hoşuma gitmişti. Akrobat Pisicik de fena değildi ama Balık Çorbası'nı beğendiğimi söyleyemem. Yine de Ursula K. Le Guin sevgime bir zarar veremez o.

20240116_210926.jpg

Edgar Allan Poe külliyatına giriş yaptığım ve ilk cildini okuyup burada anlatmaya çalıştığım Bütün Öyküler Cilt 1 ile Gizem ve Hayal Hikâyeleri'ni de bırakayım. Etkisinden çıkamadığım anlatılar da oldu pek beğenmediklerim de ama genel olarak keyif aldım diyebilirim. Okuduğum için şanslı sayılırım. Umarım devamını da getirebilirim. 🙆‍♀️


20231130_090852.jpg

Bu ayın en beğendiğim serisini unutacağımı sanmıyordunuz değil mi? Chris Priestley imzalı Dehşet Hikâyeleri en sevdiğim kitaptı. Hem de üç cildi birden. Montague Amca'nın, Tünelin Ağzından ve Kara Gemiden Dehşet Hikâyeleri'nin içindekilerini unutup tekrar okumak için şimdiden sabırsızlanıyorum.
Burada bahsetmiştim uzunca. Umarım bu seriyi sevebilecek birkaç çocuğa denk gelirim de onların da okumasına vesile olabilirim.
Hepsi bu kadardı. 🙆‍♀️

Buraya kadar okuyan arkadaşlarım varsa teşekkür ediyorum, yorumlarda ses verirseniz sevinirim. 💐
Siz hangi kitapları okudunuz, neler önerirsiniz?



0
0
0.000
6 comments
avatar

Koltukta, masada, rafta vs kitaplar ortalığa saçılmış hâlde.

Aslında bu olay çok iyi birşey. Kitaplarla ne kadar içli dışlı olduğunuzun kanıtı. Tebrik ederim.

Üniversite yıllarında biz de arkdaşlarla kitap kulübüne benzer bir uygulama başlatmıştık. Her hafta farklı bir kitap okuyup tahlilini yapıyorduk. Çok verimli oluyordu.

0
0
0.000
avatar

Her hafta farklı bir kitap okuyup tahlilini yapıyorduk. Çok verimli oluyordu.

Kesinlikle çok iyi bir yöntem bence de. Hem insanı motive ediyor hem de farklı tarzda kitaplar okunmasını sağlıyor.

Aslında bu olay çok iyi bir şey. Kitaplarla ne kadar içli dışlı olduğunuzun kanıtı. Tebrik ederim.

Çok teşekkür ederim, kitapları çok seviyorum galiba 🙆‍♀️

0
0
0.000
avatar

Kitapların dağınık olması her yerde olması senin gibi bir kitap aşığı için çok normal.

Farklı kitapları tanıma şansı sunduğun için çok teşekkür ederim. Yine çok dolu ve güzel bir yazı olmuş emeğine sağlık

0
0
0.000
avatar

Kitapların dağınık olması her yerde olması senin gibi bir kitap aşığı için çok normal.

Çok teşekkür ederim 🥳
Ayrıca sayfama uğradığın ve kitapları beğendiğin için mutlu oldum 🌸

0
0
0.000
avatar

Yay! 🤗
Your content has been boosted with Ecency Points, by @sudefteri.
Use Ecency daily to boost your growth on platform!

0
0
0.000